30 Ağustos 2017 Çarşamba

Nart Hikayeleri - Nart Soskan - M. Faruk Kutlu

Nart Soskan’ın büyük bir at sürüsü varmış. Atlarını hep aynı yerde otlatmaktan bıkmış. Onları daha güzel otlarla doyurmak için uzaklara gitmeye karar vermiş. Bir kaç haftalık yolculuğun ardından göz alabildiğine geniş bir otlağa ulaşmış. Burada birbirinden değişik otlar varmış. Sürüyü otlağa salmış. Yorgun olduğu için biraz dinlenmeyi düşünmüş. Yamçısını yere serip üzerine uzanmış.
Tam o sırada uzaklardan biri bağırarak üzerine doğru gelmeye başlamış. Gelen adam otlağın sahibiymiş. Soskan adamın yaptığı hakaretlere dayanamayıp üzerine yürümüş. Otlağın ortasında karşılaşmışlar.
İki adamın kavgası öğlen başlamış ve akşama dek sürmüş. O kadar terlemişler ki ter damlaları yüzünden bastıkları yer çamur olmuş. Soskan yorulmuş ama karşısındaki adam daha da bitkin durumdaymış. Adam sonunda yere yığılmış. Soskan kılıcını çekmiş ve adamın boğazına dayamış. Adam korku içinde yalvarmış:
- Ne olur beni öldürme, kardeş olalım.

Soskan bu teklifi kabul etmiş. Adam Soskan’ı evine davet edip ağırlamış. Yemişler, içmişler ve hoşça vakit geçirmişler. Sabah olunca arkadaşıyla vedalaşmış Soskan. Evden çıkarken ilerdeki tepelerin ardında parıldayan ışıkları görmüş. Merakla atını oraya doğru çevirmiş. Soskan’ın merakını anlayan ev sahibi onu uyarmış:
- Ne olur oraya gitme, ölürsün. Yedi kardeşim gitti oraya ve bir daha dönmedi.
Soskan atını o tarafa sürerken cevap vermiş:
- Gitmezsem meraktan ölürüm.

Bir süre sonra ışıkların saçıldığı yere ulaşmış. Önünde camdan yapılmış, pırıl pırıl bir köşk belirmiş. Köşkün en üst katında bir kız oturuyormuş. Soskan atını sürmüş ve köşkün duvarlarını parçalayarak kızın bulunduğu odanın kapısını kırıp içeri girmiş. Kız haykırmış:
- Sen nereden çıktın?
Soskan’ın üzerine atılmış ve onu yakalayıp yere vurmuş. Soskan hemen toparlanıp ayağa kalkmış ama kız saldırmaya devam ediyormuş. Soskan direnmiş ve kızın bütün saldırılarını geri püskürtmüş. Hiçbir şey yapamayacağını anlayan kız pes etmiş ve şöyle demiş:
- Yeminim vardı, beni yenecek erkekten başkasıyla evlenmem demiştim. Bu güne kadar beni yenmeyi kimse başaramadı. Bir tek seni yenemedim, istersen seninle evlenebilirim.

Soskan cevaplamış:
- Senin gibi güzele nasıl hayır diyebilirim?
- Ancak bir sorunumuz var. Benim yedi erkek kardeşim var, şimdi onlar avdan dönüyorlar. Onların gözünü korkutmak zorundasın. Yoksa seni adamdam saymaz, beni de sana vermezler.
Soskan o sırada köşke giren kardeşleri görmüş ve üzerlerine atlayarak Nart kardeşlerden üçünü yere sermiş.

Kardeşler karşılarındaki kişinin damat adayı olduğunu anlamış, ama diğer kardeşleri yerde yaralı yattığı için buna sevinememişler. Ne yapacaklarını bilemiyorlarmış, o an iki beyaz güvercin gelmiş. Güvercinler kanatlarını yerde yatanların yaralarına sürmüş. Kardeşlerden üçü de bir şey olmamışçasına uykudan uyanır gibi ayağa kalkmış. Sonrasında kız kardeşlerini ve damatlarını kutlamışlar. Güzel bir şölen düzenlemişler. Hediyelerle dolu bir araba hazırlamışlar gelin ve damat için.

Soskan ve karısı bir süre yol aldıktan sonra dinlenmek için bir yerde durmuşlar. Sularının bittiğini fark eden Soskan su aramak için karısının yanıdan ayrılmış. Taşların arasında kaynayan bir çeşme bulmuş. Götürdüğü kaplara su doldurup arabanın olduğu yere dönmüş. Ancak ortada ne atı, ne arabası ne de karısı varmış.  Meğerse Soskan arabadan ayrıldığında, onları takip eden dev karısını kaçırmış. Soskan çok uzaklardaki toz bulutu içinde karısını kaçıran devi güçlükle seçebilmiş.
Peşlerinden gitmeye karar vermiş. Bir süre yürüdükten sonra bir yol ayrımına varmış. O yol ayrımında sürüsünü otlatan bir çoban varmış. Soskan çobana sormuş:
-Dev karımı kaçırdı, onu nerede bulabilirim?
- Ben o devin çobanıyım, hergün dayağını yemekten bıktım. İşte bu yüzden sana yardım edeceğim.
Çoban Soskan’a devin yaşadığı yeri tarif ederken uyarmış:
-       Oraya böyle gidemezsin seni tanırlar. Sana kıyafetlerimi verirsem tanınmadan deve yaklaşırsın.
 Soskan bu fikri beğenmiş ve çobanın giysilerini giyerek devin bulunduğu tarafa yönelmiş.

Çobanın giysilerini giyen Soskan devin avlusundan içeri girmiş. Avludaki devler yiyip içip eğleniyorlarmış. Devin getirdiği gelin için düğün yapıyorlarmış. Soskan giydiği çoban kıyafeti sayesinde dikkati çekmeden gelinin olduğu yere kadar gelmiş. Karısına gizlice kendisini belli etmiş. Sonra bu kadar devin arasından nasıl kaçacaklarının planını yapmaya başlamışlar. O sırada dev elindeki kemiği fırlatarak seslenmiş:
- Hey pis çoban burada ne arıyorsun, gitsene ahırına.
Soskan ve karısı bütün gece plan yapmış. Ertesi sabah buluşmuşlar. Karısı Soskan’a şöyle demiş:
- Buradan nasıl kurtulacağımızı biliyorum. Çünkü devin en zayıf tarafını öğrendim. Dağlarımızın en yükseğinde, en büyük ağacın tepesinde bir yuva ve burada üç serçe varmış. Serçelerden ikisi devin gözleri, biri de can damarıymış.

Bunu duyan Soskan sevinçle fırlamış, ahırda devin kaçırdığı atını bulmuş. Ok gibi ahırdan fırlayıp dağların en yükseğine ulaşmış. En büyük ağacı ve üstündeki yuvayı bulmuş. Yuvadaki kuşları alıp aynı hızla devin avlusuna geri dönmüş. Soskan deve seslenmiş:
- Gözlerin ve can damarım elimde, eğer karımı vermezsen seni hemen öldürürüm.
Soskan’ın elindeki kuşları gören dev çok korkmuş ve gelini hemen serbest bırakmış. İki araba dolusu hediye vererek onları yolcu etmiş. Soskan da sözünde durup serçeleri bırakmış. Karısıyla mutlu bir şekilde evlerine dönmüşler. Soskan’ın gelin alıp geldiğini gören Nartlar onları kutlayıp büyük bir şölen düzenlemişler ve doya doya eğlenmişler.