26 Ağustos 2017 Cumartesi

Nart Hikayeleri - Sosruko ve Kılıcı - M. Faruk Kutlu

Nartların anası güzeller güzeli Setenay çamaşır yıkamak için nehir kenarına inmiş. Nartların çobanı ise karşı kıyıda sürüsünü otlatıyormuş. Setenay'ı görünce her zamanki gibi çok heyecanlanmış ve ona doğru bir aşk oku fırlatmış. Çobanın oku Setenay'ın hemen arkasındaki kayaya çarpmış. Ok kayadan parçalar kopartmış.  Setenay kopan parçalara bakmış, bunlardan biri insan şekline benziyormuş. Parçayı almış, sıcakmış ve kıpırdıyor gibiymiş. Bu parçayı evine götürüp saklamış. Bu taşı her gün eline alıp okşuyormuş. Aradan dokuz ay geçmiş. Taş öylesine ısınmış ki artık içinden sesler gelmeye başlamış. Setenay taşa tekrar dokunmak istemiş ancak çok sıcakmış.

Demirci Tlepş’ten yardım istemiş. Taşın içindeki kıpırtı ve sesleri merak ediyormuş. Tlepş sıcak taş parçasını maşasıyla tutmuş ve elindeki çekiçle hızla taşa vurmuş. Dağılan taşın içinden kor gibi yanan bir bebek çıkmış. Tlepş bebeği dizlerinden tutup soğuması için suya batırıp çıkarmaya başlamış. Çelik vücutlu bir bebek dünyaya gelmiş. Ancak Tlepş’in maşasıyla tuttuğu diz kapakları su almamış ve bu yüzden de çelikleşmemiş. Setenay bebeği alıp evine götürmüş.

Sosruko hızla büyümüş, yaşıtları beşikteyken o koşup oynamaya başlamış. Oynamaktan bıkan Sosruko Tlepş’in demirhanesine dadanmış. Tlepş Sosruko’nun gücünü denemek istemiş. Demir dövdüğü yere çakılı örsü göstererek sormuş:
- Şunu yerinden çıkarabilir misin? Bir dene istersen.
Sosruko örse sarılıp var gücüyle çekmiş ama yerinden oynatamamış. Bunun üzerine Tlepş şöyle demiş:
- Anlaşıldı Sosruko sen zayıf bir çocuksun, ananın yanına dönsen iyi olur. Nartlara yaraşır büyük işler düşünmek senin için biraz erken.

Sosruko üzgün bin şekilde eve dönmüş. Ertesi sabah gizlice Tlepş’in demirhanesine girmiş ve koca örse sarılıp çekiştirmeye başlamış. Örs biraz kımıldamış.  Sosruko yılmamış ve koca örsü çekip yerinden çıkarmış. Demirhanenin ortasına atıp dışarı çıkmış. Tlepş demirhaneye geldiğinde örsün yerinden çıkarılmış olduğunu görünce şaşırmış ve dua etmiş:
- Benzeri görülmemiş güçte biri gelmiş. Bu insan iyiliğin dostu bir yiğit olsun, kötülüğün elçisi olmasın.

Tam bu sırada demirhaneye üç Nart kardeş gelmiş ve Tlepş’e selam vermiş. Kardeşlerin en büyüğü söze başlamış:
- Aramızda bir sorun var çözemiyoruz, bize yardımcı olur musunuz? Üçümüz dağda ot biçmeye gittik. Aynı hizada ot biçmeye başladık. Küçük kardeşimiz tırpanını iki üç kere salladı ve bizi geçti. Onu arkamızda bırakıp başladık, yine bizi geçti. En küçük kardeşin büyükleri yenmesi hiç hoşumuza gitmedi. Öğlen ara verdik, tırpanları toprağa sokup yemek için oturduk. Bir baktık ki, en küçüğümüze ait olan tırpan yerinden çıkıp kendi kendine otları biçmeye başladı.”
Bunu duyan Tlepş şöyle cevap vermiş:
- Anlaşıldı marifet tırpandaymış kardeşinizde değil.

Küçük kardeş söze girmiş:
 - Elbette marifet tırpanda, biz de bu tırpandan iyi bir kılıç yaptırmak istiyoruz. Yalnız bu kılıcın hangimize ait olacağı konusunda anlaşamıyoruz. Benim hakkım değil mi Tlepş?
 Tlepş tırpanı incelediğinde, bu tırpanın ustası Debec tarafından Bereket Tanrısı Thagolec için yapıldığını anlamış. Demirhanenin ortasındaki örsü göstererek sormuş:
 - Kılıcı yapabilmem için örsün yerine çakılması gerek. Bunu kim yaparsa kılıcı ona vereceğim, kabul ediyor musunuz?
 Kardeşler rıza göstermiş. En büyük kardeş örse sarılmış, çekmiş çekiştirmiş ama örsü yerinden oynatamamış. Ortanca kardeş büyük çabalar sonunda örsü biraz oynatmış ama yerinden çıkaramadan pes edip bırakmış. En küçük kardeş denemiş ama becerememiş, yeniden denemiş ancak devamını getirememiş. Tlepş konuşmuş:
- Sen de örsü kaldıracak güçte değilsin, kılıç üzerinde hakkınızı yitirdiniz kardeşler. 

Tüm bu olanları uzaktan izleyen Sosruko, gücünü denemek için Tlepş’ten izin istemiş. Kardeşlerin büyüğü Sosruka’ya şöyle demiş:
- Gücünü denemek için küçük değil misin? Gidip ananın sütünü içsene sen…
Diğer kardeşler de alay etmiş Sosruka’yla:
- Evine dön, gücünü yemekte dene…
Bu sözler Sosruko’yu çok kızdırmış. Yerde duran örsü kaldırdığı gibi eski yerine çakmış. Kardeşlerin şaşkın bakışları sürerken söyleniyormuş:
- Artık eve gidebilirim.
Tlepş hayretler içinde kalan kardeşlere dönmüş ve demiş ki:
- Bu mucize şerefine üçünüze iyi çelikten birer kılıç yapacağım. Ancak Debec’in tırpanından yaptığım kılıcı onu hak eden Sosruko’ya vereceğim.
Tlepş dokuz gün dokuz gece çalışarak tırpanı kılıç haline getirmiş ve Setenay’a haber yollamış:
- Bana oğlunu gönder.
Sosruko sevinçle demirhaneye gelmiş. Tlepş tırpandan yaptığı kılıcı Sosruko’ya uzatırken şöyle demiş:
- Nart ülkesindeki bu kılıcı taşımaya layık olan sensin, onurla taşı onu.
- Ant içerim sana, bu kılıcı lekelemeyeceğim.

Sosruko elindeki kılıçla sevinç içinde evine koşmuş. Tlepş’in kılıcıyla gelen Sosruka’yı gören Setenay seslenmiş:
- Tlepş soylu bir kılıcı sana layık gördüyse, ben de seni atsız bırakmam, gel benimle!
Setenay Sosruko’yu karanlık bir geçidin ardındaki mağaranın önüne götürmüş. Mağaranın deliği koca bir kayayla kapalıymış. Setenay Sosruka’ya şöyle demiş:
- Sosruko! Bu kayayı çekip içeri girebilirsen orada bir at göreceksin. Eğer üzerine binmeyi başarırsan at senindir.
Sosruko koca kayayı bir itişte kenara fırlatıp mağaraya girmiş. At Sosruko’yu görünce şaha kalkarak bir vuruşta öldürmek istemiş. Sosruko atın bir soluna, bir sağına geçmiş ama at üzerine bindirmemiş. Setenay seslenmiş:
- Sosruko! At seni yetişkin bir erkek bulmadığı için istemiyor.

Sosruko bu sözler üzerine çok kızmış. Bir sıçrayışta atın üzerine oturarak yelelerine sıkıca yapışmış. Üzerindeki biniciye öfkelenen at ok gibi mağaradan dışarı fırlamış. Setenay “At öldürecek oğlumu” diye telaşla arkalarından bakmış. Fakat at o sırada çoktan bulutlar içinde kaybolmuş. At, gökyüzünden binicisini yere atmayı düşünmüş, her türlü hareketi yapmış ama düşürememiş. Sosruko atın yelelerini sımsıkı tutmuş, bırakmıyormuş. At binicisi düşsün diye denizlerin derinliklerine dalmış; sarp yamaçlara, dik kayalara, dar geçitlere girip çıkmış. Bu koşu yedi gün, yedi gece boyunca sürmüş ama Sosruko’yu üzerinden atmayı başaramamış. Sonunda at yorulmuş ve Sosruko’ya seslenmiş:
- Hayvanların tanrısı Amış adına yemin ederim ki senin sadık bir atın olacağım.

Sosruko ve at eve dönmüş. Oğlunu atın üzerinde gören Setenay’ın sevinçten gözleri yaşarmış. Sosruko annesine şöyle diyormuş:
- Anne ağlama! Bana yiyecek hazırla, insanları tanımak için geziye çıkacağım.
Setenay gururla Sosruka’ya bakıyormuş.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder